20 Aralık 2011 Salı

***

Hangi kader çizdi bu yolu?
Yüreğime bu acıyı,
hangi Tanrı koydu?


20.12.2011

13 Aralık 2011 Salı

Ölüm Meleği

İşte seni buldum.
Sevgili Azrailim...
Hayat sonunda
kesiştirdi yollarımızı...
Bu dönüşü olmayan kavşakta
Gözgöze, diz dizeyiz!
Benim güzel ölüm meleğim.
Gözlerin nasıl da içten!
Ne de samimi!
Sarılışın nasıl da sıcak
Nasıl da yumuşak dudakların...
Biliyorum, beni hemen öldürmeyeceksin.
Yavaş yavaş çalacaksın ömrümden.
Çoktan yaptığın gibi...
Ruhumun ucuna attığın kesik
ben ölene dek sızlayacak.
Hayır, korkmuyorum.
Evet, çekip gidebilirim buradan.
Ama gözlerin gözlerimdeyken,
Sarılışına esirken bedenim
Nasıl gidebilirim?

13.12.2011

Miras

Sıcak kan damarlarında bir kalp gibi
atar, atar, atardı.
Öldürmenin şehveti gözlerinde
bir yıldız gibi parlardı.
Mermerden oyulmuşcasına kusursuz teni
ve bir ölüye ait buz gibi elleri
teninde şefkatle dolaştı.
Vermek istediği şey ölümsüzlüktü,
lanetiydi, mirasıydı.
Gücü sonsuzdu.
Fırtınaların içinde uçarak yolculuk ederdi.
Verebileceği tek şey buydu.
Soğuk parmakları tenini ürpertiyordu.
Şefkati ve sevgisi içini acıtıyordu,
Yapayalnızdı bu lanetli yaratık.
İkisi de birbirlerinin içini okuyordu.
Tıpkı bir sevgili gibi sarılmışlardı.
Yaratığın öpücükleri ürpertici ve şehvetliydi.
Vermek istediği tek şey ölümsüzlüğüydü.
Ama almak istediği sadece kan değildi.
Hayır, değildi.
Bu zavallı muhteşem varlık
umutsuzca insan olmak istiyordu.
Teni yeniden sımsıcak olmalı
kalbi yeniden atmalı
Yeniden bir sevgili olabilmeliydi.
Oysa yapabileceği tek şey vardı.
İhtiyacı olan ve de istemediği...
Kurbanını şefkatle sardı
sevgiyle sardı onu
ve verebileceği tek şeyi verdi.

30.10.2011

Karanlık Taraf

Nefesimi tutup aynaya baktığımda
Gözlerim gözlerime değercesine
Ta en içeriye, öteki tarafa
Ben, ben değilim.
Yo, hayır, sen değilsin.
Ben benim, belki bu tarafta
Kimbilir, belki de sen sensin
Öteki diyarda,
Karanlık tarafta.
Ama gözlerimiz birbirine değdiğinde
hiçbirimiz burada değiliz.
Nefesini sakın bırakma,
Ayna buğulandığında
Kim hangi tarafta asla bilemeyiz.


*Stephen King'in "Zifiri karanlık, yıldızsız gece" romanından esinlenilmiştir.
28.10.2011

24 Ekim 2011 Pazartesi

Soğuk Nefesim

Nefes alamıyorum Tanrım.
Ve yanımda
kıpırdamadan yatıyor
nefes almayan arkadaşım.

Üzerimizde binlerce hayat.
Ben
ikimizin yerine de
nefes alabilir miyim?
O
ikimizin yerine de
ölebilir mi?

Gece soğuk Tanrım.
Arkadaşımın üzerini örtebilir miyim?

Öpme Sevgilim

Ellerimden tutma
Tutma ki düşeyim.
Uçurumlarından
titreyişlerimin...
Gözlerime bakma sevgilim
Bakma ki öleyim.
Öleyim başka diyarlara...
Dudaklarımdan öpme
Öpme ki susayım,
Seni seviyorumları yutayım
Sevmeyişlerinden bedeninin.

Kendini sarma,
Sarılma sımsıcak kollarınla bana!
Bırak!
Bırak öleyim!
Öleyim ki gideyim
Hiç sevilmemişlerin yanına...

Son

Bir kız vardı
Belki duydunuz,
Belki bilirsiniz.
Sadece sevilmek istedi.
Herhangi birinden değil,
Birinden...
Kimbilir,
Belki de en büyük hatası
buydu.

Ve vazgeçti,
sevilmekten...
Sevilmeyi beklediğinden.
Buydu belki de
en büyük hatası...

Saklayıp kaldırdı
Tüm sevgi sözcüklerini...
Kilitler vurdu üzerine.
Bu oldu
belki de en büyük hatası...

Yorulmuştu çünkü beklemekten
Bir ağaç kenarında üşümekten...
Ve bıraktı kendini,
Artık sadece
düşüyordu.
Belki de her şeyin sonu
bu oldu.

30 Ocak 2011 Pazar

Haiku

Gecenin sonu
Var mı ufkun ucunda?
Bekliyor deniz...

27 Ocak 2011 Perşembe

Kapalı Kapılar

Kapılar gördüm
Güzel gözlerinde,
Bana kapanmış kapılar...
Kalbimi söküp
Arka bahçeye gömdüm.
Orada, yalnızca çürüsün diye aşk.
Göğsümdeki boşluğa
bir saat koydum.
Kulağıma çalındığında her tik tak
Görevimdi bir yüreğin gereksizliğini hatırlamak.

25 Ocak 2011 Salı

Yalnızlığın Bulanık Sularındaki Ceset

Çok uzun zamandır mutsuzum... Mutlu olduğumu sandım aslında kısa bir süre ama yalnızca bir yanılsamaymış. Gerçekler çarptığında yüzüme anladım. Ağladım, içime aktı göz yaşlarım ve bağırdım suskunluğuma... Uzun zamandır ölüyüm... Gittikçe çürüyor ruhum... Sanki her şeyi kaybediyorum, kendime ait ne varsa... Bedeninden koparılmış bir dal gibi kuruyorum. İçime çöküyor organlarım... Beni duyan var mı? Bu acıyı hisseden var mı? Biri kurtaracak mı beni bu karanlık kuyudan? Bu garip yalnızlıktan? Bu yaşamsızlıktan? Kalbimdeki iblisi hangi dinin ayini çıkaracak? Kim hayata döndürecek bu ölü ruhu? Kimi kandırıyorum? Aslında biliyorum cevabı! Kimse... Kimse gelmeyecek, kimse tutmayacak elimden, kimse kurtarmayacak... Kimse...

Ben aslında öldüm ama bunu kimse bilmeyecek.



2011

Çirkin

İnsanın bazen ya da çoğunlukla kendini hissettiği durumdur... Aynaya bakar çirkindir, ruhuna bakar çirkindir, vücuduna bakar çirkindir... Gözlerine bakar ama taa en içine bakar, kendine bakar ve gene çirkinliği görür... Çirkinliği ve ardından gelen yalnızlığı... Çünkü bu çirkini kimse sevmeyecektir... Olur öyle bazen... İnsan bazen sadece en çirkin tarafını görür....

9 Ocak 2011 Pazar

Aşkın Sularında

Ben ilk defa aşık olmuşum ey hayat! Ve ilk defa severek ayrılmışım hem de kendi ellerimle bırakmışım sevdiğim adamı... Onun beni sevmediğini bilsem de okyanus değmiş gözlerime... Ve titremiş zayıf bedenim... Ben ilk kez aşkın acısını bu kadar yoğun tatmışım be hayat... Ben ne kadar da zayıfmışım aşk karşısında... Ne kadar da acizmişim meğer. Aşkın hançerinde paramparça olmuşum bilmeden... Kanlarım ölümün topraklarında tohum olmuş ve acılara yeniden doğmuşum. Kapkaranlık ağaçlar doğrumuşum bedenimden... Hepsi kupkuru, hepsi eğri büğrü... Ben ne olmuşum be hayat? Ne zaman kaybetmişim aşka olan bu savaşı? Ne zaman ölmüşüm? Ne zaman gömülmüşüm aşkın topraklarına?