14 Ağustos 2009 Cuma

Rüya Tarlaları


Tek gece, bin gece, hep gece…
Bitmez bir mırıltı olur dudaklarda her hece…
Parçalara dağılır, ansızın,
Üzerlerine yağar rüya tarlalarının.

Yıldız yıldız yağar karanlık…
Her tanesi
Geceyi giyinmiş kardır.

Uykular yetişir, büyür, çoğalır…
Rüyalar yeşerir, goncalanır…
İsli koridorlarında zamanın
Çığlıklar atan bir kadın,
Kabuslar kusar gözlerinden…

Gölgelerde, gölgeler, gölgeler kımıldanır.
Kara bir gül doğar, kanayan topraktan.
Ay’ı tükürüp atar bedeninden gece.
Düşlerin hüküm zamanıdır.

Rüya gibi sarı,
Rüya gibi mavi,
Rüya gibi kırmızı,
Rüya gibi yeşil,
Rüya gibi bin bir renk
Patlar sonsuz gök…
Parçalara dağılır.
Her parçasında trajik bir karnaval yaşanır.

Geceyi giymiş bir adam çıkagelir…
Sarı pırıltılarını dağıtır, serper, yağdırır…
Kum olur, çöl olur, yas olur, yaş olur…
Kaybolur gerçeklik, kör olur.

Körebe oynar insan,
-çarparak boz duvarlara-
Arar kendi cesedini…

Hiç yorum yok: